bugün
- iğrenç bir his tarif et33
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek42
- düşün ki o bunu okuyor17
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz19
- sözlük kızlarının saç rengi18
- anın görüntüsü9
- icardi190510
- galatasaray12
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat10
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek21
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- en yaşlı özelliğiniz14
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi10
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır10
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
entry'ler (196)
firavunlaşmak dediğimiz hadise esas itibariyle toplumda yanlış algılanmaktadır özellikle de kendisini inançlı biriyim diye niteleyen kesim bu konuda büyük yanılgı içerisindedir,maddi durumu elverişli yani büyük ya da küçük para akışını elinde bulunduran,patron diye hitap ettiğimiz inançlı bireylerin bu yanlış algısı aynı şekilde toplum üzerinde de hoş olmayan durumlar ortaya çıkarır.konuyu daha iyi kavramak için firavunlardan ve inançlarından kısaca bahsetmek gerek.
firavunların kendilerini tanrı olarak gördüğü ve bundan dolayı şirk içerisinde olduğu söylenir hep.hatta kuranda da bi kaç yerde firavuna(hz musa zamanındaki)hitaben insanlara "ben sizin rabbinizim diye böbürleniyordu" şeklinde bahsedilir. ama rab kelimesinin arapçada sahip olan,yola getiren ve terbiye eden anlamlar taşıdığını düşünmeden firavunların yaratıcı rolünü üstlenmeye çalıştığını düşünürüz halbuki bu yanlıştır.çünkü o tarihlerde mısırın çok tanrılı bir inanç sistemi olduğunu görüyoruz yani firavunlarda başta amon olmak üzere bütün tanrılara inanıyorlardı.örnek olması açısından söylüyorum; tauret adında kadın doğum tanrıçası bile var işte firavunlar bu bütün tanrıların üstünlüğünü kabul ederek onlara dua bile ederler.(ilgilenirseniz christian jacq ın ramses serisini okuyun baya güzeldir) yani burda anlaşılması gereken firavunlar ben yarattımcı bir düşünceyi benimsemiyorlar. onlar "insanların kaderi benim elimdedir,yöneten benim irademdir" düşüncesini benimsiyorlar dikkat edin yaratan değil yönetenim diyor.en önemlisi de bu böbürlenmeyi yaparken neye güveniyordu,olmayan mucizelerine mi. ona bu güveni verip böbürlenmesini sağlayan şey o zamanki en büyük,en gelişmiş uygarlık olan mısırın hazinesi ve krallık makamı. yani basite indirgemek gerekirse parası ve mevkisi.
esas itibariyle firavunların bu durumu çok makro verilerle gerçekleşmişti.neydi o veriler;büyük bir krallık,maddi imkan ve binlerce belki de milyonlarca insan yani köle. şimdiki zamana dönecek olursak aynı hadisenin mikro halini görmekteyiz;küçük bir işletme,iyi denilebilecek geliri olan bir patron yani küçük firavun ve sayıları işletmenin büyüklüğü ile orantılı olarak değişen çalışanlar(patronun gözüyle köleler).bunların da firavunluk taslamalarına imkan veren güçte aynı şekilde para ve mevkiden başka bir şeyden ibaret değildir yani bildiğimiz firavun işte.bugün de insanların maaşlarını sağladığı için iş saatlerinde o çalışanların rabbi gibi davranan,saygı denen kavramın makama göre değiştiğini düşünen nice firavunlar var. ve o firavunlar çok iyi biliyorlar; en aşağı ev kirasının üç yüz-dört yüz tl olduğu şartlarda çalışanların onların verecekleri üç kuruşluk maaşa muhtaç olduğunu hatta emirlerine karşı gelip kapı dışarı edildiklerinde o üç kuruşun belki yarısını bile mumla arayacaklarını.işte bizim böyle kendi çapında firavunlarımız var bugün...
herşey insan yetiştirmekten geçer elbette.ama suç kimde onu bilmiyoruz işte, patronun ebeveynlerinde mi yoksa onların ebeveynlerinde mi yoksa... ama benim çok iyi bildiğim acı gerçek ise;o patronun ebeveyni çocuğunun parası ve mevkisini görünce işte biz böyle evlat yetiştiririz moduna girerler,çünkü o ebeveynin de ne firavunlaşma felsefesinden ne de realitesinden haberi vardır,hele firavun oğulları onlara bir de aynen kendisi gibi yetişecek olan bir torun verdiğinde mutlulukları katlanır,işte en içime sinmeyen gerçek ise toplumun huzurunu bozan kötü tohumları insanlık toprağına eken ve onları üzerlerine titreyerek büyütüp yaptıklarıyla övünen bu ebeveynlerin bile mutluluk içinde ölebilmesi.
çıkıp birisi bu insanlara firavunlaşmayın diye telkinde bulunacak olsa "haşa mülkün sahibi allahtır" diyecekler eminim.mülkün sahibi allahta insanların sahibi siz misiniz?
firavunların kendilerini tanrı olarak gördüğü ve bundan dolayı şirk içerisinde olduğu söylenir hep.hatta kuranda da bi kaç yerde firavuna(hz musa zamanındaki)hitaben insanlara "ben sizin rabbinizim diye böbürleniyordu" şeklinde bahsedilir. ama rab kelimesinin arapçada sahip olan,yola getiren ve terbiye eden anlamlar taşıdığını düşünmeden firavunların yaratıcı rolünü üstlenmeye çalıştığını düşünürüz halbuki bu yanlıştır.çünkü o tarihlerde mısırın çok tanrılı bir inanç sistemi olduğunu görüyoruz yani firavunlarda başta amon olmak üzere bütün tanrılara inanıyorlardı.örnek olması açısından söylüyorum; tauret adında kadın doğum tanrıçası bile var işte firavunlar bu bütün tanrıların üstünlüğünü kabul ederek onlara dua bile ederler.(ilgilenirseniz christian jacq ın ramses serisini okuyun baya güzeldir) yani burda anlaşılması gereken firavunlar ben yarattımcı bir düşünceyi benimsemiyorlar. onlar "insanların kaderi benim elimdedir,yöneten benim irademdir" düşüncesini benimsiyorlar dikkat edin yaratan değil yönetenim diyor.en önemlisi de bu böbürlenmeyi yaparken neye güveniyordu,olmayan mucizelerine mi. ona bu güveni verip böbürlenmesini sağlayan şey o zamanki en büyük,en gelişmiş uygarlık olan mısırın hazinesi ve krallık makamı. yani basite indirgemek gerekirse parası ve mevkisi.
esas itibariyle firavunların bu durumu çok makro verilerle gerçekleşmişti.neydi o veriler;büyük bir krallık,maddi imkan ve binlerce belki de milyonlarca insan yani köle. şimdiki zamana dönecek olursak aynı hadisenin mikro halini görmekteyiz;küçük bir işletme,iyi denilebilecek geliri olan bir patron yani küçük firavun ve sayıları işletmenin büyüklüğü ile orantılı olarak değişen çalışanlar(patronun gözüyle köleler).bunların da firavunluk taslamalarına imkan veren güçte aynı şekilde para ve mevkiden başka bir şeyden ibaret değildir yani bildiğimiz firavun işte.bugün de insanların maaşlarını sağladığı için iş saatlerinde o çalışanların rabbi gibi davranan,saygı denen kavramın makama göre değiştiğini düşünen nice firavunlar var. ve o firavunlar çok iyi biliyorlar; en aşağı ev kirasının üç yüz-dört yüz tl olduğu şartlarda çalışanların onların verecekleri üç kuruşluk maaşa muhtaç olduğunu hatta emirlerine karşı gelip kapı dışarı edildiklerinde o üç kuruşun belki yarısını bile mumla arayacaklarını.işte bizim böyle kendi çapında firavunlarımız var bugün...
herşey insan yetiştirmekten geçer elbette.ama suç kimde onu bilmiyoruz işte, patronun ebeveynlerinde mi yoksa onların ebeveynlerinde mi yoksa... ama benim çok iyi bildiğim acı gerçek ise;o patronun ebeveyni çocuğunun parası ve mevkisini görünce işte biz böyle evlat yetiştiririz moduna girerler,çünkü o ebeveynin de ne firavunlaşma felsefesinden ne de realitesinden haberi vardır,hele firavun oğulları onlara bir de aynen kendisi gibi yetişecek olan bir torun verdiğinde mutlulukları katlanır,işte en içime sinmeyen gerçek ise toplumun huzurunu bozan kötü tohumları insanlık toprağına eken ve onları üzerlerine titreyerek büyütüp yaptıklarıyla övünen bu ebeveynlerin bile mutluluk içinde ölebilmesi.
çıkıp birisi bu insanlara firavunlaşmayın diye telkinde bulunacak olsa "haşa mülkün sahibi allahtır" diyecekler eminim.mülkün sahibi allahta insanların sahibi siz misiniz?
sahip olduğun herşeyin hiç bir anlam ifade etmemesidir.
Darren Aronofsky den yine başyapıt sayılabilecek derinlikli bir film daha.yalnız filmin çok fazla ilgi çekmemiş olması üzücü.
--spoiler--
insanoğlunun ölümsüzlük tutkusunu güzel bir aşk hikayesi ve paralel evrenler yardımıyla anlatan film, yoğun duygularla izlenmesi gerekir. ayrıca evin içindeki kısacık bir tablo sahnesi gerçekten insanı çarpıyor.
--spoiler--
--spoiler--
insanoğlunun ölümsüzlük tutkusunu güzel bir aşk hikayesi ve paralel evrenler yardımıyla anlatan film, yoğun duygularla izlenmesi gerekir. ayrıca evin içindeki kısacık bir tablo sahnesi gerçekten insanı çarpıyor.
--spoiler--
bazen öyle derinden hissettirirki sanki okyanusun ortasında güneşin alnında küreksiz bir sandalın içinde sıcaktan dudakların kurumuş şekilde uzaklara bakar gibi...
doğruyu buldu diye dönek bu adam eleştirilerine maruz kalan pek değerli yazar. bundan böyle yanlış yaptıktan sonra bulduğun doğruya dönme değerli ulu sözlük yazarı çünkü sen artık yanlışı yaptın bile bile! aman sen de dönek falan olursun allah korusun.
nicki supernatural izliyo izlenimi uyandırdı bende.
-zamanında yaptığı hataları samimi şekilde itiraf edebilen
-70 leri 80 leri iyi bildiğini zannedenler tarafından kulaktan dolma bilgilerle eleştirilmeye çalısılan
-haklı oldugu her durumda karşısındakilerin "biz senin geçmişini de biliriz" ezikliğiyle davranılan
-özel hayatıyla ilgilide bilgisizce ve fütursuzca konusmalara maruz kalan
kendi halinde bir prof.
ayrıca liboşlukla yaftalayanlar için:
(bkz: #78781)
-70 leri 80 leri iyi bildiğini zannedenler tarafından kulaktan dolma bilgilerle eleştirilmeye çalısılan
-haklı oldugu her durumda karşısındakilerin "biz senin geçmişini de biliriz" ezikliğiyle davranılan
-özel hayatıyla ilgilide bilgisizce ve fütursuzca konusmalara maruz kalan
kendi halinde bir prof.
ayrıca liboşlukla yaftalayanlar için:
(bkz: #78781)
ne dediğini bilen adamdır. fatih altaylının sazanlığına gayet iyi cevap vermiştir,aynı sazanlığı yapan sözlük yazarları da bu cevaptan nasiplenmişlerdir bence. çünkü onlar da II. mahmut III. selim diyalogunu sadece haber sitelerindeki video kaydından izlemişler ve konusmanın öncesini görememişlerdir. sonuçta buna göre saçma sapan yorum yapmaktadırlar,tabi sözlüğümüzün nadide yazarları en az fatih altaylı kadar tarihi bilgiye sahipler kendilerine göre haklılar tabi.türkönenin yazısını okumadan yorum yapmayın bari sazancıklar:
(bkz: http://www.zaman.com.tr/y...&title=cahil-cesareti)
(bkz: http://www.zaman.com.tr/y...&title=cahil-cesareti)
(bkz: #6514345)
"türkiye böyle bir ülke olunca biz mizahçılara çok malzeme çıkıyor yahu."
(bkz: kendi bokunda bogulmak)
"türkiye böyle bir ülke olunca biz mizahçılara çok malzeme çıkıyor yahu."
(bkz: kendi bokunda bogulmak)
-benimle çıkmaya varmısın yokmusun
-ne diyosun be gerizekalı!!!
-yokum diyooooor
-??!?!!?
(bkz: tipsiz olmanın verdiği dayanılmaz hafiflik)
-ne diyosun be gerizekalı!!!
-yokum diyooooor
-??!?!!?
(bkz: tipsiz olmanın verdiği dayanılmaz hafiflik)
kesinlikle tutmayan saçma sapan komplo teorileri üretip, düşüncelerini tam olarak anlatmadan "bu bir felaket,bu işin sonu hayır değil" gibi iç karartıcı nitelemerde bulunmaya devam ettikçe 2. değil 3. sınıf gazetelerde yazmaya devam edecek köşe yazarıdır.
şiirden anlamadıgını gösteren yazardır. hatta gözümüze sokmaya çalısan yazardır.ayrıca sayfayı fazlaca aşağıya kaydırma ihtiyacı hissettirip elimi yormuştur.
(bkz: damar siirler)
bu kadar ali erez ancak damar tıkar birader.
(bkz: damar siirler)
bu kadar ali erez ancak damar tıkar birader.
...
Tevhid-i vücuda çünki hemrah oldum
Ahkam-ı meratibinde gümrah oldum
Çün zevk-i şühuda erdim âgah oldum
Her mertebesinde hoş maa'llah oldum
(meali: tevhid-i vücuda yoldaş oldum. Mertebelerinin hükümlerinde yolumu şaşırdım. Müşahede zevkini erdim âgah oldum. Her mertebesinde Allah'la beraber oldum.)
ibrahim hakkı
Tevhid-i vücuda çünki hemrah oldum
Ahkam-ı meratibinde gümrah oldum
Çün zevk-i şühuda erdim âgah oldum
Her mertebesinde hoş maa'llah oldum
(meali: tevhid-i vücuda yoldaş oldum. Mertebelerinin hükümlerinde yolumu şaşırdım. Müşahede zevkini erdim âgah oldum. Her mertebesinde Allah'la beraber oldum.)
ibrahim hakkı
Koyverdun gittun beni Allah'undan bulasun
Kimse almasun seni yine bana kalasun
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Kimse almasun seni yine bana kalasun
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Mecnundan habersiz bin Leyla! Leylâ diye diye başından yetmiş nikâh geçmiş bin Mecnun!
aklıma cahiliye dönemi gel yav; hani şu helvadan put yapıp tapıyolar ya sonra acıkınca da yiyolar bu da ona benziyo atatürke ve söylemlerine taparlar ama işlerine gelmeyince onu bile yalancı yaparlar